HacknBreak, Türkiye’nin ilk açık inovasyon kampı, 19-27 Ağustos tarihleri arasında bu yıl 2. kez düzenlendi. Ülkemizin birçok şehrinden yüzlerce öğrenci, girişimci, yönetici ve akademisyen İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) ve TeknoPark İzmir ev sahipliğinde bir araya geldiler. Bu 9 gün içerisinde yüzlerce saati aşan seminerler, konferanslar, atölye çalışmaları yapıldı. Bu çalışmalarda girişimciler ve öğrenciler bir araya gelerek yeni fikirleri konuştular. Hatta konuşmanın bir adım ötesine geçip bazı fikirleri ete kemiğe büründürdüler. Böylesine önemli bir organizasyonun öğrencisi olduğum üniversitede, girişimcisi olduğum teknoparkta gerçekleşiyor olması benim için ayrı bir mutluluk kaynağı tabi. Tüm bu güzelliklerin yanında, eksikliğini gördüğüm bazı noktaları da yazmak istedim.
İlk olarak bazı konuşmacıların etkinliklerine katılmaması gerçekten üzücü bir durum. “Tarladan Sofraya İnovasyon†başlıklı etkinlik için “Galileo Galilei†salonunda benimle birlikte yaklaşık 20 kişi bu ilgi çekici sunumun yapılmasını bekliyordu. Konuşmacı salona gelmeyince, acaba açıklama yapmaya kimse gelir mi diye epey bir süre bekledim. Ancak böyle bir açıklama yapan kimse de olmadı. Böylesi önemli bir organizasyonda bu tarz durumların olması etkinliğin ciddiyetine gölge düşürdüğü gibi katılımcıların motivasyonunu da düşürüyor. Acaba önümüzdeki yıllar için bu konuda önleyici bir ekip mi kurulsa?
Dikkatimi çeken bir diğer konu ise bazı konuşmacıların ilgi çekici etkinlik isimleri kullanıp, bu konulara tam olarak girmemesi oldu. Mesela bir konuşmacı “Gezmek Mühendislik Becerilerime Ne Türden Katkı Sağladı?†gibi oldukça dikkat çekici bir başlıkla o küçük salonu ağzına kadar doldurmuştu. Ancak 45 dakika boyunca konuşmacı arkadaşın ucuz bilet bulma yöntemleri, Avrupa’da gece hangi tren istasyonlarında güvenle konaklanır,  otostop çekerken bir Sivaslıyla nasıl karşılaştım temalı anılarını dinlememize rağmen, gezmenin bu arkadaşın mühendisliğine nasıl bir katkı sağladığını bir türlü öğrenemedik. Bu durum başka birisinin daha dikkatini çekmiş olacak ki, bir katılımcı “gezginliğin mühendisliğine ne kattığını†sordu ama konuşmacı arkadaşımız bu soruyu da geçiştirerek seansını tamamladı. Halbuki “ben Avrupa anılarımı anlatacağım†diye bir başlık seçseydi de birçok insan yine giderdi belki ama en azından ne dinleyeceklerini bilerek giderlerdi diye düşünüyorum.
Son olarak da etkinliğin günlük programlarının hep son gecelerde yayınlanmış olması, katılımcıların dinlemek istediği konuşmaları seçmelerini zorlaştıran bir durum oluşturdu. Mesela ben, eğer ertesi günün etkinliklerini önceden biliyor olsaydım, o güne dair toplantı ve görüşmelerimi etkinlik saatlerine göre ayarlayarak katılmak istediğim programları kaçırmayabilirdim. Muhtemelen etkinlik organizatörleri, gün boyu müthiş bir koşuşturma içerisinde olduklarından dolayı ancak gece geç saatlerde nefes alma şansları oldu. Bu nedenle de ertesi günün programlarını o saatlerde anca hazırlayabilmiş olabilirler.
Özetle, bu geleceği çok parlak ve önemli organizasyonda gördüğüm ufak tefek, hatta istisnai eksiklikleri yazmak bir anlamda katkı sunmaktır diye düşünüyorum. Gelecek sene, sadece etkinlikten sonra yazmak yerine, belki de etkinlik öncesinde ve süresince katkı sunmak gerek. Aksi taktirde sadece konuşup, elimizi taşın altına koymamak kuru bir eleştiriden ibaret olur.